KINIK TARIHI | GAMBRION TARIHI

TARIH

KINIK TARİHİ
Yaylaköy Kınık’a en uzak köylerden birisidir.İçinde barındırdığı antik yerleşim alanı 350 metre yükseltide sarp bir kalededir.Kalenin surları günümüze kadar ulaşamamasına karşın temelleri hala belirgin olarak durmaktadır.Kalenin bulunduğu tepenin yamacındaki tarlalar gezildiğinde bol miktarda seramik,cam parçalarına rastlamak mümkündür.Yine aynı yerde antik mezar taşları,tuğla mezar kapakları,toprak küpler karşımıza çıkar.Bölge hayvancılık ve üzüm yetiştiriciliğine uygun olduğundan dolayı antik dönemde burada şarap üretimi yapılması olası bir durumdur.Köy içinde incelediğimiz bir kitabede DEMETRİOS isimli bir soyludan tapınak yapımı ile ilgili olarak bahsedilmektedir.Demetrios isminin önünde bulunan KNAİKA kelimesi Kınık adını irdelemekte ve bize Kınık adının kökenleri üzerine önemli bir ipucu teşkil etmektedir.  
 

KARADERE KÖYÜ (MAMURT KALE-KİBELE)

            Kınık tarihi üzerine yapılacak her araştırmada Karadere köyünün önemi vardır.Yund Dağının en tüksek noktası olarak görülen 1084 metre yükseltide,bu gün Mamurt tepe diye bilinen yerde Kınık Tarihi başlamaktadır.Bu bölgede Cilalı Taş Döneminden kalma yeşil (Nefrit ) taştan yapılmış bir balta bulunmuştur.Gümüşova seramikleri Truva 1 ve Truva 2 kültürlerine benzemesi dikkat çekicidir.Karadere Mamurt Kalede aralarına çamur konarak yapılmış taş temeller Kalkolotik ve Bakırçağ kültürüne örnek olarak gösterilmektedir.Aynı özellikleri taşıyan bina temelleri Yayla köy,Kınık ve Kocaömer köyü arasında kalan küçük tepede izleri görülmektedir.Bugün Mamurt Kale olarak bilinen yerde sur duvarları yıkıntıları arasında dorukta Kibele Tapınağı kalıntıları bulunmaktadır.Büyük kesme granit parçalar,büyük gövdeli sütunlar,sütun ayakları alınlık parçaları yıkıntı halinde durmaktadır.Mermer olan birçok parça çevredeki köylerde yaşayan kişiler tarafından binaların temelleri için yerlerinden alınıp götürülmüştür.Diğer parçalar çok ağır olmaları nedeniyle bulundukları yerlerde korunmuştur.Bölgeye ulaşımın zor olması parçaların yerinde kalmasını sağlamıştır buna rağmen birçok parça eksik ve kayıptır Strabon,Coğrafya adlı eserinde bölgeye Aspordene adını vermektedir.Ana tanrıça tapkısının bulunduğu dağ diye Yund dağının en yüksek noktasını Mamurt Kale’deki Kibele  Tapınağını işaret etmektedir.Karadere Mamurt Tepe’deki Kibele Tapınağı Yunt dağının zirvesinde doğal korumada üzeri kayalık ve çevresi meşe ormanlarıyla kaplı bir alandadır Tapınak granit taşından dorik sütunlu ve büyük kesme kütle taşlardan harçsız olarak yapıldığı anlaşılmaktadır.Mamurt Kibele Tapınağı M.S. 17 depreminde yıkıldığı sanılmaktadır.

 

BEŞİKTAŞ TEPESİ

 

Beşiktaş tepesi Kınık’ı en yüksek noktadan gören ve tarihi izleriyle bizlere geçmişten önemli ipuçları bırakma özelliğiyle önemli bir yere sahiptir.Beşiktaş Tepesi ismini tepenin bebek beşiğine benzetilmesi nedeniyle almıştır.Beşiktaş Tepesi üzerinde bulunan iki mağara nedeni ile bir çok hikaye ve söylenceye konu olmuştur.Beşiktaş tepesinin kuzey cephesi Kınık’a ve ovaya güney cephesi ise Yunt dağlarına ve geniş otlak alanlarına bakmaktadır.Günümüzde özellikle küçükbaş hayvanlardan olan keçi sürüleri Beşiktaş tepesinin güneye bakan cephesinde geniş otlak alanlarından faydalanmaktadır.Beşiktaş tepesinin Kınık’a bakan tarafı oldukça sarp ve dik kayalıklara sahiptir,bu durum tepeye doğal bir koruma sağlamaktadır.Tepenin güney tarafında ise Doğu-Batı uzantılı ve tepeyi tamamen koruyacak şekilde sur duvarlarıyla çevrilmiştir.Tepenin bu kadar korunaklı hale getirilmesi bu yerin önemini ortaya koymaktadır.Beşiktaş tepesinden Bergama ve tüm Bakırçay ovası rahatça gözlemlenebilmektedir. Tepenin çok eski yerleşim yerlerinden birisi olduğu kesindir.Bölgeden ele geçen sikke,seramik parçaları ve diğer objelerden anlaşıldığı kadarıyla Gambrion,Bergama Krallığı,Roma ve Bizans dönemlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.Beşiktaş Tepesi de yağmalanmadan nasibini almıştır,Altın bulma umuduyla insanlar tepede bulunan bina temellerini altüst etmişlerdir.Bu talan hala devam etmektedir.Tepedeki surların ne zaman yıkıldığı tam olarak bilinmiyor,büyük bir olasılıkla büyük bir depremde zarar görmüş ve tekrar onarılamamıştı.Tepenin korunaklı hale getirilmesi büyük ihtimalle Pers saldırılarından kaçan ve kendilerini korumaya çalışan Yunan kolonilerinde yaşayan insanların emeğinin eseridir.M.Ö. 7.Yüzyılda Yunan kolonileri buralarda küçük yerleşim bölgeleri oluşturmuşlardı.M.Ö. 5.Yüzyılda İran kökenli Pers kralı 1.Dara zamanında bu bölgeye önemli akınlar düzenlendi,sömürgeci ve köleci bir yapıya sahip olan Pers baskısından kendilerini korumaya çalışan insanlar Beşiktaş tepesi gibi dağlık alanlarda savunma noktaları oluşturdular.Ne var ki bu savunma noktaları kısa bir süre sonra Persliler tarafından kırıldı ve bölge tamamen Pers hakimiyetine girdi.Zaman zaman ayaklanan ve bağımsızlıkları için mücadele veren bölge halkı İskender’in bölgeyi Perslilerden temizlemesine kadar geçen 200 yıllık bir süre içerisinde büyük baskılar altında ezilmişlerdi.

Beşiktaş Tepesinde bulunan iki mağaradan bir tanesi doğal diğeri de insan yapımıdır.Tepenin üzerinde bulunan mağara insan yapımı olup şu an göçük durumdadır.Girişi kapalı olan bu mağaranın suçluları hapsetmek için veya erzakların saklandığı yer olarak kullanılması olası bir durumdur.Bunun yanında bu mağaranın Bergama kalesine kadar ulaştığı sadece bir hikayeden ibarettir ve gerçeklikle bir ilişkisi yoktur.

Gürcan İMERT